Mesleklerinin yapılamaz hale getirilmesine karşı çıkan avukat örgütleri birleşerek Savunmaya Özgürlük Platformu’nu kurdu. Platform üyeleri ‘Savunmayı Savunacağız’ diyerek çalışmalarını sürdürüyor.
Mesleklerinin yapılamaz hale geldiğini söyleyen ve savunma hakkının engellenmesine itiraz eden çok sayıda avukat örgütü birleşerek Savunmaya Özgürlük Platformu’nu kurdu. 5 Nisan’da kurulan platformda Adalet İçin Hukukçular, Çağdaş Hukukçular Derneği, Demokrasi İçin Hukukçular, Hukukçu Dayanışması, Katılımcı Avukatlar, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, Toplumsal Hukuk yer alıyor.
20 AVUKAT TUTUKLU
Avukatların savunma haklarının yanı sıra halkın adil yargılanma hakkının da engellendiğini belirten platform üyeleri, mesleklerini yaptıkları için tutuklanan avukatların durumuna da dikkat çekmek istiyor. Platform üyelerinin paylaştığı rakamlara göre aralarında Can Atalay, Selçuk Kozağaçlı gibi kamuoyunca tanınan 20 avukat, mesleğini yaptığı için cezaevlerinde tutuklu bulunuyor.
‘AVUKATLIK SUÇ İLE ÖZDEŞLEŞTİRİLİYOR’
Savunmaya Özgürlük Platformu kurucularından Doğan Erkan, avukatlığın suç ile; avukatın da savunduğu kişi ile özdeşleştirildiğini söyleyerek şöyle konuştu:
“Avukatlık mesleği, herkesin savunma hakkı olduğunu ve adil yargılanması gerektiğini savunur. Yetersiz de olsa hem avukatlık kanununda hem de uluslararası metinlerde mesleğin tanımı ‘savunma’ mesleğidir. Ancak yargılama konusunun siyasal iktidar tarafından ‘hassas’ olarak görülmesi durumunda yargı makamlarınca avukatlara karşı bir tutum sergileniyor. Bu tutuma en çok da siyasi dava avukatlığı yapan meslektaşlarımız maruz kalıyor.”
‘AVUKATIN ‘SUÇLU’ İLE DEĞİL SUÇ İLE BAĞI YASAK’
Müvekkillerinin siyasi ve ideolojik tutumlarıyla avukatlarının tutumlarının bağdaştırılmaması gerektiğine dikkat çeken Erkan, avukatın ‘suçlu’ ile değil suç ile bağının yasak olduğunu hatırlattı.
Müvekkilleri ile yazışmaların delil olarak kullanıldığı durumlarla karşılaştıklarını anlatan Erkan, avukat ile sanık arasındaki yazışmaların denetlenemeyeceğini, kolluk ya da savcı tarafından okunamayacağını ifade etti.
“Buna rağmen avukatların müvekkilleriyle yazışmaları savcılar tarafından suça delil sayılıyor” diyen Erkan sözlerine şöyle devam etti:
“Yazışmalar dosyaya ek olarak konuluyor. Bu durum usule aykırı. Daha da kötüsü avukatın buradan tutuklanma hali gerçekleşiyor. Usul kanununa göre konuşacak olursak da avukat ile suçlu denilen kişi arasındaki bir iletişim bağı elbette vardır. Zaten avukatın görevi devletin suç dediği şeyle çelişmektir. Platformumuzda bunları da anlatacak, bunlarla ilgili de akademik ve hukuk-politik çalışmalar yapacağız.”
‘ŞÜPHELİNİN VEKALETİ OLDUĞU İÇİN AVUKAT TUTUKLANIYOR’
Avukatların vekalet aldıkları kişiler nedeniyle tutuklandıklarını da söyleyen Erkan, bu duruma bir de örnek verdi:
“Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı, geçtiğimiz aylarda sadece şüphelinin vekaletini bulunduran Halkın Hukuk Bürosu’nda bulunduğu için tutuklandı. Henüz ‘suçlu’ denilen kişinin hükmü verilmemişken, delil sunmaksızın şüphelinin avukatı suçlu ilan edilip tutuklandı. Oysa Avukatlık Kanunu’nun 58. maddesi özel yargılama rejimini düzenler. Buna göre avukat hakkında soruşturmanın doğrudan savcı tarafından yürütülmesi gerekir. Ardından Adalet Bakanlığı’ndan izin alınması ve son soruşturma kararının en yakın ağır ceza mahkemesine getirilmesi gerekir. Sonra tekrar Adalet Bakanlığı’ndan izin alınma sürecine girer. Ancak terör suçu isnat edilince bu rejim uygulanmaz. Bu nedenle de yargı iktidarı, avukata özgü yargılama rejimini aşabilmek için çok kolay biçimde terör suçu isnat ediyor.”
TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERE PARA YATIRMAK SORUŞTURMA KONUSU
Tutuklu meslektaşlarına ya da cezaevindeki hükümlülere para yatırdıkları için de haklarında soruşturma açıldığını söyleyen Erkan, “Para yatırılan bu hesaplar, cezaevi hesapları, yani devlet kendi açıyor hesapları. Bu mantıkla devlet suça ortak oluyor. Avukat arkadaşlarımızın bir kısmı artık para yatırmaya çekinir hale geldi” dedi.
HAK İHLALİNE UĞRAYANLARIN AVUKATLARI BASKI ALTINDA
Platform kurucularından Barış Barışık ise Türkiye’de otoriterliğin arttığını ve bu durumun mesleklerini de etkilediğini söyledi. Barışık, işçi eylemlerinin, doğa savunucularının, hak ihlaline uğrayan kadın ve LGBTİQ+’ların avukatlarının iktidarca baskı altına alındığını belirtti.
YARGILAMA SÜRECİNİN AVUKATSIZ İŞLEMESİNE YÖNELİK YAKLAŞIMLAR
Gözaltına alınan müvekkileriyle görüşmeye gittiklerinde saatlerce kapıda bekletildiklerini aktaran Barışık, “Karakol önünde hiçbir gerekçe yokken bekliyoruz. Müvekkilerimize ise ‘Avukatı nereden buldun?’ gibi sorular soruluyor. Bizler avukatız ve görevimiz zaten müvekkillerimizi savunmak. Bu tip yaklaşımlar aslında yargılama sürecinin olabildiğince avukatsız işlemesine yönelik. Adeta mesleği yaptırılamaz hale getirmeye çalışıyorlar. Platform olarak kuruluş amacımız da aslında burada devreye giriyor. Avukatlara yönelik baskı ve saldırılara karşı ortaklaşma ve beraber kamuoyu oluşturmaya yönelik bu platformunu kurduk” diye konuştu.
‘BAROLARI HAREKETE GEÇİRMEK İSTİYORUZ’
Baroların tutuklu avukatlar konusunda faaliyet yürüttüğünü ancak yetersiz kaldığını aktaran Barışık, “Barolar tam anlamıyla yeterli olsaydı elbette böyle bir platform kurmamıza gerek kalmazdı. Tabii bundan sonrası için de baroları harekete geçirecek eylem planlarımız olacak. Çalıştaylar, sempozyumlar ve sokakta meslek ve kitle örgütleriyle çalışmalar yapmayı hatta eylem ve etkinlik konusunda harekete geçirmeyi de planlıyoruz” dedi.
‘SESİ ÇIKAN AVUKATSIZ KALSIN İSTENİYOR’
Ülkede siyasi dava avukatlığının güçlü bir geleneği olduğunu söyleyen Barışık, “Sesi çıkan avukatsız kalsın isteniyor. Savunmaya yönelik saldırıların önlenmesi için mücadele edeceğiz. Platformun eylem pratiği ise zamanla şekillenecektir. İlk olarak 27 Nisan’da Barolar Birliği’nin düzenleyeceği Büyük Savunma Mitingi’ne katılacağız. Platformun pratik programı yolda giderken belli olacak” değerlendirmesi yaptı.
Duvar