Alaattin DAMAR
Ortadoğu ülkelerinde askeri ve bürokratik modernleşme çabaları, 18.yy’ın sonunda ortaya çıktı. Askeri bir perspektif ile başlatılan modernleşme, onun ihtiyaçlarına dönük olan, fakat daha değişik temel kurumlara doğru modernleşmenin genişletilmesini gerektiren bir süreç içine oturmaktadır. İşte bunun en güzel örneği, önce orduya Batı’dan eğitmen getirtmek, sonra Batı tarzı askeri okullar kurmak, daha sonrada askeri kurumlara temel teşkil edecek mühendis okulları, tıp okulları ve fen fakülteleri açmak şeklinde ortaya çıkan bir eğilimdir. Batı tarzı eğitim ve bilim bu kanalla Ortadoğuya girmiş; daha sonra da sivil alana sıçramıştır. Modernleşmeyi sürükleyen işte bu kanal olmuştur. Bunun yanında bürokratik alanlardaki modernleşme adımları, idari yapıları sarmış ve belli bir ağırlık kazanmıştır. Ancak modernleşmeyi toplumsallaştıran kanal, önemini vurguladığım eğitim alanıdır.
Diğerleri, ağırlığı hissedilmekle beraber, tali kalmıştır. Eğitim kanalı, ileride yoğunlaşan düşünsel-entelektüel-siyasal modernleşmeninde temeli olmuştur.
Somut olarak orduların yenileştirilmesi çabasıyla başlayan modernleşme, ideolojik alanda kendisini “İslami modernleşme” hareketi çerçevesinde gösterir. Bu modernleşmeci akım, bütün İslamcı niteliğine rağmen, 19.yy’ın ikinci yarısından itibaren bütün Ortadoğuyu ve bütün İslam coğrafyasını saran modernleşmeci, milliyetçi dalganın temeli olmuştur.
Ortadoğu ülkelerinde, hükümekler tarafından yürütülen sistemli laikleşmeye, 19.yy’ın sonlarında İslami modernizmin eşlik etmeye başladığını görürüz. Çağın batı düşüncesi ve kurumlarıyla İslamın bütünleşmesini hedefleyen ilk İslami modernleşmecilik, Batı düşüncesinin ve eğitiminin İslam dünyasına yayılmasını hem özendirmiş hem de bu düşünce ve kurumları İslam açısından meşru hale getirmiştir.

