ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ, AHLAKİ VE HUKUKİ SORUMLULUK

Cano AMEDÎ

Politik mücadelenin ara mevsimlerinde eleştiri kültürünün yeterince gelişmediğinden ötürü, eleştiri mekanizması ağırlıklı olarak linç ve aforoz etme, iftira atma ve niyet okuma ekseninde işlemektedir. Yapıcı ve uyarıcı eleştiri kültüründen ziyade, etkisini ve karakterini orta çağ girdaplarından günümüze taşımış olan ideolojik ve teolojik kaba eleştiri kültürü toplumsal dinamikleri zehirlemektedir. Kavramların anlam ve içeriğini özünden soyutlayarak salt saldırı ve niyet okuma temellinde siyasal linç, aforoz ve mahkûm etme zihniyeti her nedense yakın tarihimizde kötü bir aparata dönüşmüş durumda. Diyalog kapıları nerdeyse tamamen kapalı ve insani ilişkiler ise, tozlu raflara kaldırılmış durumdadır. Sosyal ilişkiler, geçmişten gelen ortak hukuk ise, ne yazık ki sıfırlanmış bir vaziyette. Tarafların birbirlerini bütün kötülüklerin kaynağı olarak görme histerisi giderekten yıkıcı ve sınırı olmayan bir bataklığa dönüşmüştür. Sosyal medyanın yaratmış olduğu sorumsuzluk ortamı ise, bu yıkıcı kültürünün palazlanmasına yol açmaktadır.

Elbette hiç kimse eleştirilerden muaf değildir. Toplumsal bütün siyasal odaklar, parti, grup, liderler daima eleştiri odağında yer almaktalar. Yapıcı eleştiriler, her zaman yol gösterici ve geliştirici bir işleve sahiptirler. Dolaysıyla toplumsal duyarlılığı olan herkes açısında yol gösterici, yapıcı eleştirilere ihtiyaç vardır. Eleştiri kültürünün gelişip yaygınlaşması genellikle örgütlü toplumlarda yaygındır. Örgütsüz toplum ve topluluklarda ise “eleştiri” anlayışı saldırı amaçlı bir silahtır. Bütün diktatörlükler, tek şef, tek parti zihniyetine sahip siyasal eğilimler “eleştiri” silahını, karşıtlarını dize getirmek, niyet okumak, hakaret etmek, linç ve aforoz amaçlı kullanmaktadırlar.
Bilindiği gibi yapıcı ve yaratıcı siyasal eleştiri, mevcut siyasi durum veya politikalar hakkında geliştirici, çözüm odaklı ve yenilikçi öneriler sunan bir değerlendirme sürecinin ön basamaklarıdır. Eleştirinin amacı, sadece sorunları belirtmek değil, aynı zamanda daha iyi bir gelecek için vizyon ve alternatifler sunmak ve çözüm odaklı olmalıdır.

Yapıcı eleştirinin içeriği, somut verilere ve analize dayanmalıdır. Kişisel saldırılardan kaçınarak, eleştirilen politika veya uygulamaların toplum üzerindeki etkilerine odaklanmalıdır. Hedefi, mevcut sorunlar karşısında pratik ve uygulanabilir çözümler sunmak, siyasi tartışmayı daha yüksek bir seviyeye taşımak ve toplumsal çıkarları gözeterek politikaların iyileştirilmesini sağlamak ve ortak platformlarda buluşmayı amaçlamalıdır.

Eleştiri, doğruluk, dürüstlük ve sorumluluk ilkelerine dayanmalıdır. Kötü niyetli suçlamalardan, iftiralardan ve nefret söyleminden uzak durulmalıdır. İnsan haklarına ve evrensel değerlere saygı çerçevesinde ahlaki normlara özen gösterilmelidir. Eleştirinin temel dayanağı hukuki bir çerçeve ve genel çıkarları esas alan kabul temellinde olmalıdır.

Eleştiri, ifade özgürlüğü kapsamında olmalı, insanlığın evrensel hukuk normlarına ve uluslararası hukuk kurumlarının esas aldığı temel prensiplere uygun olmalıdır. Hakaret, karalama, şiddete teşvik ve suç unsuru içeren ifadelerden kaçınılmalıdır. Her hâlükârda hukuki bir çerçeve ve içeriğe sahip olmalıdır. Siyasal eleştiriler objektif ve somut olmalıdır. Diyalogu teşvik etmeli, genel çıkarlar ekseninde uzlaşmayı hedeflemeli ve iç kutuplaşmayı teşvik eden yıkıcı bir dil kullanmaktan kaçınmalıdır. Kaba ve yıkıcı eleştirinin etkisi çok yönlüdür. Dolaysıyla gerçeklerin dile getirilmesi, kabul görmesi ve yeni alternatifler sunması noktasında yapıcı ve yol gösterici eleştirilere odaklanmakta yara vardır.

Siyasal eleştirileri kişiselleştirmekten kaçınmak gerekir. Çoğu kez tek bir ağaca odaklanarak ormanı görmeme yanılgısı bizi hedefimizden uzaklaştırıyor. Eleştiriyi bireylere değil, politikalara ve sistemlere yönlendirmek, sakin ve anlaşılabilir bir dil kullanmak, iddiaları somut verilerle desteklemek, kanıtlara dayalı gerekçeleri sunmak ve duygusal tepkilerden kaçınarak diyalog dilini geliştirmek gerekiyor. Farklı görüşlere sahip olanlarla bile iletişim kanallarını kapatmamak gerekiyor.

Çünkü çözüm önerilerini ve olumlu katkıları vurgulamanın yolu da olumlu bir dil geliştirmekten geçiyor. Bunu sağlamanın yegâne yolu, siyasal eleştirinin dönüştürücü gücünü bilmek ve ona göre hareket etmek gerekmektedir. Eleştirinin tek seferlik bir eylem olmaktan ziyade, sürekli ve tutarlı bir sürecin dayanağı olması gerekiyor. Eleştiriyi sadece belirli bir gruba değil, toplumun tüm kesimlerine ulaştırabilmek, geniş kitleler nezdinde bir kültüre dönüştürmek için alternatifler sunmak gerekiyor. Sadece eleştirmekle kalmayıp, somut ve uygulanabilir çözüm önerileri sunmak, aynı amaç ve hedefler noktasında birbirine yakın olanların genel çıkarlar ekseninde ittifak ve işbirliği zeminini güçlendirmek temelinde hareket etmek bir zorunluktur.

Siyasal eleştirileri şikâyet ve hakaret aracı olmaktan çıkarıp, gerçek bir değişim ve gelişim motoruna dönüştürmenin yolu ahlak ve hukuk ekseninde bir eleştiri kültürünü geliştirmekten geçiyor. Tekrarlamakta yarar vardır, elbette bütün parti, grup ve çevrelerin yanı sıra lider, başkan, serok ya da temsil niteliği bulunan herkes haklı ve doğru eleştirilerin hedefinde yer alır ve bu yer almaları anlaşabilecek bir durumdur. Hiçbir çevre ve kişi yapıcı eleştirilerden muaf değildir.

Ancak her zaman dikkat edilmesi gereken nokta ise haklı ve yol açıcı özelliğiyle eleştiri kültürünün sorumluluk ve hukuki çerçevede gelişmesi gerekiyor. Önyargı ve niyet okuma temellinde sürdürülen kampanyalar, politik mobilize hamleleri eleştiriden çok karşıtını kuşatma ve kendi etkisi altına alma politikalarıdır. Bu siyaset tarzı dönemsel bir takım heyecan ve “bir şeyler yapıyoruz” hissiyatını geliştirirse bile sonuç herkes açısında zarar ve ziyandır.

Özellikle son yıllarda “bakımsız sırça köşkün” müdavimi olan kimi şövalyeler, tribünlerde oturup amigoların mobilize ettiği dönemsel heyecan dalgalarına kapılarak, bol keseden strateji ve taktik ataklarla meşguller. Tıpkı yalnızlık gettolarında inzivaya çekilmiş “erenler” gibi hakaret ve kaba küfürler eşliğinde gölgeleriyle kavga etmekteler. Kendileri dışında, herkesi yargılama ve hüküm verme hakkına sahip olduklarına inanmaktalar. Oysa bu psikolojinin dayandığı siyasal iklim, kırk beş yıl gerileri işaret etmektedir, bu yıkım psikolojinin yaratmış olduğu sosyoloji bireysel ve örgütsel ricat kararlarının bir sonucudur.

Elbette, düşünce ve eleştirilerimizden haklı olabiliriz, ancak alternatif yaratma ve mevcut durumun değiştirilmesi konusunda ne tür bir tavır geliştirdik? Dün, bugün ve yarınlara dair vicdani bir muhasebe ve olası soruları cevaplamak konusunda kendimizi hiç sorumlu gördük mü? Acaba hiç empati yapma noktasında egomuzla yüzleşebildik mi? Bu soruların cevabının, devamlılık arz eden algı operasyonları ve tedavi edilmeyen uzun bir sürecin sonuçları olduğu noktasında nedense kendimizle yüzleşmeyi kabullenmiyoruz.

Rakiplerimizi, öfke duyduğumuz duvarları yumruklamaktan haz duyuyoruz. Oysa alternatif yaratma, sahaya çıkıp yeni bir strateji geliştirme noktasında kimse kimseye engel olmadığı gibi kimse kimseye sahayı da kapatmış değildir.

Ağırlıklı olarak uzak diyarları yurt belleyenlerin ülkeye dönüş yapmaları ve aktif mücadelenin içinde yer almalarının önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır.

Her nedense mevcut sömürgeci sistem ve aparatlarının da arzuladıkları, dizayn ettikleri iklim işte böylesi kaos ve kriz yüklü bir iklimdir. Amaçladıkları, kontrol edilebilen ve yönetilebilen toplumsal bir yapı ve sosyoloji yaratmaktır. Bu sosyolojiye entegre olmamak için genel çıkarlar ekseninde mobilize olmak ve diyalog zeminlerini güçlendirmek gerekiyor.
14.06.2025
Cano Amedi

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *