Uluslararası ticaretin konu olduğu bir sohbetin içinde bulundum. Biri Arjantin ve Yunanistan’da yaşanan ekonomik sıkıntılar döneminde 6 aydan daha uzun bir süre için emeklilere maaş ödenmediğini söyledi. Aramızda yaşanan konuşmada;
Ben: “Hiçbir ülkenin tarihinde böyle bir uygulama olmamıştır. Nereden Çıkardın?”
Arkadaş: “Basın yazdı, televizyonlarda haberlerde söylediler.”
Ben: “Yaşamım boyunca en iyi öğrendiğim şey şudur: Türkiye’de devletin kontrolünde olan basının, üniversitelerin, siyasilerin ve din, adalet, güvenlik ile tarih konulu kuruluşlardaki bürokratların söylediklerine öncelikle yalan, sonra şüphe ile bakılmalıdır.”
Ülkemizi bölenler bize bölücülüğün kötü olduğunu, kötülüklerin kaynağı olduğunu söylerler. Başka ülkelerde veya halklarda bu kadar bölücülük konuşuluyor mu? Kimin bölücülükten ne anladığı önemlidir. Korkusu olmayan bir milletin veya devletin bölücülükten ve kavramından korkmasına gerek yoktur. Kurdistan’ı işgal eden devletlerin bölücülükten anladığı kendi sömürgeci düzenlerinin sona erme olasılığıdır. Fetih’in kelime anlamı işgalciliktir. İşgali ve zora dayalı hırsızlığı kutsal görenlerden anlamlı erdemlilik ve insani hukuk beklemek ancak akılsızlık olur.
Gerçekliği pozitif bilimlerce kanıtlanmış konumlar farklı bakış açılarının konusu olamaz. Pozitif bilimle kavga etmek ancak kötü niyetlilerin işi olabilir, bizim işimiz olamaz. Matematikte dört işlem vardır ve bunlardan birini anlamsız görmek dogmacıların işi olabilir. Bölme olmadan toplama da anlamsız duruma düşer. Çıkarma işlemi devre dışı bırakırsak nasıl ki bir denklemi çözemezsek bölme işlemi yapmadan sadeleştirme ve denklem çözmek mümkün değildir. Kendi anlayışları gereği bize bölücülüğü kötü göstermeye çalışanların bir seçim zarfında dört oydan birini sahte gösterdiğini unutmayalım. Ahlaklı olanlar ancak matematiğe saygı duyabilir.
Kimyada karışım etkilenmeye ve şekil değiştirmeye hazır olmayı ifade eder. Bir element saf ve temiz halini ancak farklı bir element ile birleşme ile kaybeder. Dış etkenlerden olumsuz etkilenme daha kolay olur.
Fizikte de durum farklı değil. Yaşamın devamını sağlayan da hücre bölünmesidir. Ölmek üzere olan hücreler bölünerek sağlıklı hücreler üretirler. Ancak zora dayalı olarak saf bir hücrenin veya atomun parçalanması (bölünmesi) yıkıcı ve yaşama zarar veren enerjinin ortaya çıkmasını sağlar. Nereden bakarsak bakalım BÖLÜCÜLÜK kavramı pozitif bilimler açısından sakınılması gereken kötü bir kavram değildir. Konumuz toplumsal yaşam olduğuna göre bölücülük kavramının kimler tarafından ve hangi amaçla kullandığı önemli olmaktadır.
Güçler dengesi ve geçerli dünya nizamı toplumsal yaşam üzerinde çok etkilidir ve doğru tutum almak ancak bu gerçekliği görerek pozisyon alma ile mümkün olabilir. 40-100 yıl önceleri dünya düzeni iki ayrı kamptan oluşuyordu. Kurdistan’ın işgalcileri ikişer olarak ayrı kampların parçasıydı. Bunu iyi kullandılar ve Kurdlerin gücü bu farklı kampları etkileyebilecek düzeyde değildi. Eski Dünya Düzeni artık yok. İşgalcilerin etkisiyle Kurdlere olumsuz bakan Dünya Düzeni artık Kurdlere düşman değil tam aksine dost olma tercihini yapmış veya yapmaya devam etmektedir. Bundan rahatsız olan İşgalci devletler (önceleri Kurdleri yok sayan ve insanlığın gelecek tarihinden çıkarmaya çalışan) Kurdler ile birlikteliği öne çıkarmak zorunda olduğunu hissettiler ve hep kötü amaçla kullandıkları ortaklık anlayışına dönüş yapma politikasını devreye soktular. Hala Anayasa’da Kurdlerin insanlık yaşamında olmadığını ve olamayacağı esas alan Türk Egemenlik Sistemi ile yandaşları Ziyaların bin yıllık Türk ve Kurd kardeşliğinden bahsetmesinin zorunluluktan kaynaklandığını görmeliyiz. Geçmişte olmayan ortak yaşam ile kardeşliği ve olmayan düşmana karşı özgürlük mücadelesini öne çıkararak birlikteliği istemek akılcı, mantıklı ve dürüst davranış olmadığını görmenin zamanı hızla geçiyor. Kurdistan’ı bölenler ve Kurdlere yaşamı zehir haline getirenlerin sahtekarlığının yeni şekli Kurdlerin bölücü olduğunu söylemeleridir. Devlet Solu ve Dini ile birlikteliği esas alanlar gerçeği görmekten uzak durmaktan kendilerini kurtaramazlar ve istemeseler de TES’e (Bu kavramı sık kullanıyorum ama bu kavramı bize anlamlı ve Kurdlerin mutlaka görmesi gereken şekli ile kazandıran sevgili Fuad Önen abimizdir. Doğru tanımları kullanmak bize güç verir. Bu nedenle Fuad Önen’e sonsuz teşekkürler.) hizmet etmek durumunda kalırlar.
Kurdistan’ın bölünmesi sadece Kurdlere zarar vermiş değildir. Zora dayalı bölme işleminin yıkıcı ve huzurlu yaşama olumsuz etkisini Yakındoğu coğrafyasında görmek sadece bizlerin işi değildir. Kurdlerin dışında Türkler, Araplar ve Farslar da bunu görmeli ve gereken tutumu almalıdır. Görmeleri konusunda şüpheli olmak durumundayız. Kurdler, kendi birlikteliğini esas alırsa sadece kendi özgürlüklerini sağlamazlar, diğer milletlerin de gerçeği görmelerini sağlar ve onların özgürleşmesinin yolunu açarlar. İşgalcilerin Devlet solu ve Devlet Dini yapılarının (Örgüt, parti ve demokratik kitle örgütleri) içindeki elemanların çoğunun Kurd olması hazin durumdur ve sadece Kurdlere değil diğer halklara da zarar vermektedir.
Bizim birlikteliğimize saygı duyanlar ve insanlık gereği gereken desteği verenler ancak dostumuz olabilirler. Aksine kendileri ile bütünleşmemizi isteyenler sadece düşmanlık hukukunun parçası olmamızı isteyenlerdir. Bizler düşmanlarımızdan utanmamalıyız ve onların sahte dostluk kavramlarından uzak durmalıyız. Başkalarının hassasiyetleri değil bizim hassasiyetimiz önemlidir. Bize dostluk gösterenler ile kardeşlik değil ittifak kurarsak kendimize ve dostlarımıza yaşanabilir gelecek yaratabiliriz.
Kurdistan’ı işgal edenlerin anladığı bölücülük bizim doğru kabul edeceğimiz bölücülük anlayışı olmamalıdır. Bu nedenle onların anladığı bölücülükten korkmamalıyız. Bizden istenen korkuyu yıkarsak huzurlu gelecek yarabiliriz. Geleceğe olumlu enerji verecek şey halkların kendi içindeki birliği ve halkların aralarındaki dostluk ve iyi komşuluk ilişkisidir.
Bizlere ve torunlarımıza özgürlük ve insanca yaşanacak gelecek sağlayacak ise bölücülük güzel şeydir be kardeşim.
Şefik Çolak
Endüstri Mühendisi
17.*6.2025
(Makale içerikleri tamamen yazarın sorumluluğundadır. Sitemiz, bu görüşlerden dolayı herhangi bir sorumluluk kabul etmez.)