Kürdistan Partilerinin kapatılmasına karşı çıkalım…

İbrahim GÜÇLÜ

(ibrahimguclu21@gmail.com)

Kürdistan’da on yıllardır. “Kürdistan” ismi ve kimliğiyle parti kurulması konusunda çalışma yürüten ve mücadele edenlerden biriyim.

Bu konuyla ilgili yazdığım onlarca makale var.

Ayrıca “Kürdistan” ismiyle partiler kurulmadan ve bu konuda daha Kürdistan partilerinin kuruluşu teşebbüsleri başlamadan bir grup arkadaşla “Bizava Partiya Kurdistanê/Kürdistan Parti Hareketi”  şemsiyesi altında aylarca çalışma yürüttük, Kürdistan’ın birçok şehrinde toplantılar yaptık.

Bundan dolayı da, “Kürdistan” ismiyle ilk olarak “Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP)” kurulduğu zaman, hiç kimseden, hatta Kürdistan ismiyle çalışma yapanlardan herhangi bir destekleme ve sevinç gösterilmezken,  ben “Kürdistan” ismiyle partinin kuruluşunu, kuruluş felsefesinden ve aklından, metodundan, programından, tüzüğünden, kurucularından bağımsız olarak kutladım. Üstelik TKDP’nin yöneticileri, kendi ilkel dar görüşlülüklerinden dolayı beni, kuruluş toplantısına çağırmamalarına rağmen haklarında olumlu yazı yazdım.

Bu temel ve stratejik konu, benim için bir ilke,  bir dava, sorunuydu. Kişisel bir sorun değildi. Atılan adıma sahip çıkılırsa, daha ileri adımlar atmak olanaklı olur diye düşünüyordum.

Kuruluşundan sonra, Kürdistan Partilerini daha sonra kuran arkadaşların ezici çoğunluğu, TKDP’nin binasına ayak basmaz iken, ben onları ziyaret ettim. Onların yöneticileriyle birçok sorunu konuşma olanağı buldum. Bazı sorunlarının çözümüne katkıda bulundum. Gençlerin eğitiminde bana düşecekleri de yapmaya hazır olduğumu gençlere ilettim.

Daha sonra kurulan PAK ve PSK’yi de,  her konuyu bir tarafa bırakarak “Kürdistan” ismiyle kurulmuş olmalarından dolayı destekledim. Onun ötesinden de onların seminerlerine, toplantılarına ve basın toplantılarına katıldım. En önemlisi de PAK’ın tek başına, PAK ve PSK’nin birlikte kapatma davası ilgili yaptığı basın toplantılarına katıldım.

PAK ve TKDP’nin savunmalarına katkıda bulundum. İsimlerinde, program ve tüzüklerinde ısrar etmelerine destek verdim. Kürdistan partilerinin kapatılması davasının Anayasa mahkemesindeki savunmasına hem bir Kürt dava adamı ve hem de avukatlık yapmadığım halde, özel olarak bu davalara avukat olarak katılacağımı PAK yöneticilerine ilettim.

Kürdistan24 Gazetesindeki köşemde, Kürdistan partilerinin kapatılmasına ilişkin arka arkaya makaleler yazdım. Partilerin kapatılmasına şiddetle karşı çıktım. Bu parti kapatılmalarının ve Kürdistan partilerinin kapatılmasının nelere mal olacağına ilişkin derin bir analizle sundum.

PAK ve PSK, parti kapatılmalarına karşı bildiri hazırlığı içine girdiklerinde bana bilgi verdiler. Bildiri son halini alınca PSK Meclis üyesi Hasan Dağtekin tarafından bana iletildi. Ben okuduktan sonra, bildiri gönlümce de olmazsa bile, iki parti ortaklaşmayı sağladıkları için ben hemen imzaladım.

Kürtlerin kendi ulus ve ülke kimlikleriyle parti kurmaları, doğal haklar ve hukukun bir sonucudur. Millet olmaktan kaynaklanan bir haktır. Kürt milletinin kendi kaderini kendi iradesiyle tayin etmesinin, milli demokratik temsilinin sağlanmasının, iktidar ve egemenlik hakkının tesisinin bir tartışılmaz gereğidir. 

Bütün Kürtler, Kürt yurtseverleri, yazarları, kanaat önderleri, tüm toplumsal kesimler, tüm Kürt kurum ve kuruluşları Kürdistan partilerinin kapatılmasına karşı mücadeleyi kendileri için ilke ve dava haline getirmelidirler.

Kürdistan’da ve yurt dışından yoğun mücadele biçimleri bulunmalı. Yurt dışında özellikle lobiler oluşturulup dünya bu konuda bilgilendirilmelidir.

PAK ve PSK’nin hazırladığı bildiri 400 insanın imzasıyla kamuoyuna bildirilmiş durumdadır. Bu bildiriye yoğun destek verilmelidir.

Yayınlanan bildirinin Türkçesi aşağıdadır.

SİYASİ PARTİ MEZARLIĞINA YENİLERİ GÖMÜLMEMELİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, isimlerinde Kürdistan ibaresi bulunduğu ve programlarında Kürt ve Kürdistan sorununun çözümüne ilişkin önerilere yer verdikleri gerekçesiyle dört siyasi parti (Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (PDK T), Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) ve Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK)) hakkında kapatma davası açmış bulunmaktadır.

Söz konusu kapatma davaları, Türkiye’de son birkaç yılda artan otoriterleşme eğiliminden ve iktidarın izlediği Kürt karşıtı politikadan ayrı düşünülemez.

Siyasi parti kapatmak, en başta demokratik hayatın temel ilkesi olan düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne vurulan bir darbedir. Bu durum aynı zamanda Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve hukukun evrensel ilkelerine aykırıdır.

Söz konusu yasakçı anlayış Türkiye’nin demokrasi ve Kürt sorununda geldiği otoriter ve yasakçı noktanın da bir göstergesidir. Kapatma davalarının, toplumun barış, demokrasi ve istikrar beklentisi bakımından umut kırıcı bir gelişme olduğu açıktır.

Siyasi parti kapatmak çözüm değildir. 

Çözüm olsaydı eğer, yakın tarihte 30 dolayında siyasi partinin kapatıldığı Türkiye’nin bütün sorunlarını çözmüş olması gerekirdi. Tersine bu yaklaşım Türkiye’yi partiler mezarlığına dönüştürerek sorunları daha da derinleştirmiştir.

2000’li yıllarda yapılan önemli yasal değişikliklerle aslında siyasi partilerin kapatılmasına da son verilmişti. 2004 yılında Anayasa’nın 90. Maddesinde yapılan düzenlemeler ile Venedik Komisyonu’nun siyasi partilere ilişkin belirlediği ilkeler ışığında parti kapatmak olabildiğince zorlaştırılmıştı.

Parti kapatmaların yeniden gündeme gelmesi, Türkiye’nin son dönemde Kürt meselesinde yeniden devreye soktuğu şiddet ve çatışma siyasetinin bir sonucudur.

Tarihsel deneyimler inkâr ve yasakçı zihniyetin Kürt sorununda çözümsüzlük ve şiddeti beslemek dışında bir sonuç doğurmadığını göstermiştir.

Çözüm daha çok demokrasi ve özgürlüktür.

Türkiye, Kürt meselesi dahil bütün temel sorunları ancak demokratik ve özgürlüğü esas alan siyasi bir anlayış ve evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde çözebilir.

Kürt meselesini çatışma zemininden çıkartarak, barışçıl ve siyasi bir platforma taşımak; eksiksiz bir özgürlükçü ve demokratik ortamın sağlanmasıyla mümkündür.

Bizler, mevcut siyasi partiler mezarlığına yenilerini göndermemek, iyice budanmış demokratik ortamı daha fazla zehirlememek, Kürt meselesinde yaşanmakta olan kaotik durumdan çıkmak ve düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne sahip çıkma adına Kürdistan isimli siyasi partilerin kapatılmasına karşı ilkesel duruşumuzu kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Diyarbekîr, 19 Mayıs 2020

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *