Federal Devlet, Milletlerin Ortak Devletidir ve Asimilasyona izin vermez 

İbrahim GÜÇLÜ 

Federal devlet, devlet bünyesinde birlikte ve yan yana yaşayan milletlerin ortak devletidir.

Federal devlet de, birlikte yaşayan milletler eşittirler. Eşit haklara sahiptirler.  Milletlerin birinin diğeri üzerinde üstünlüğü söz konusu değildir. Bir Milet, diğer bir milleti asimile etmez ve edemez; asimilasyon kesinlikle yasaktır.

Federal devlet de milletler iktidarı birlikte ve ortakça paylaşırlar; ortak egemenlik hakkına sahiptirler. Her millet de, kendi ülkesinde ve topraklarında iktidar ve egemendirler.

Irak Devleti, 2005 yılında hazırlanan anayasanın halk oylamasıyla (referandumla) kabul edilmesiyle federal devlet olmaya karar verildi. Bu aynı zamanda demokratik sistemin benimsenmesi anlamına geliyordu. Çünkü federal devletin sağlıklı yapılanacağı, gelişeceği, yaşayacağı ortam demokrasi sistemidir.

2005 yılından önce devlet, Arap milli ve egemenlik devletiydi. Federal Devlete karar verilmesiyle, Arapların, Kürtlerin ve diğer milletlerin ortak devleti olmaya karar verilmiş oldu.

Milletler, haklar açısından eşitsizdiler eşitlendiler. İktidarı, ortak temsil etmiyorlardı ortak temsil edecekleri, Kürtlerin Kürdistan’da iktidar ve egemen olması anlamına geliyordu. Arapların, Kürtleri ve Kürdistan’ı Araplaştırmasının ve asimile etmesinin son bulduğu, imkan dahilinde olmaması gerektiğine de karar verilmiş oldu.

Irak’ta pratikte ve uygulamada ise, gelişmeler, milletler arası ilişkiler, devletin federal yapılanması anayasaya ve demokrasiye göre olmadı. Milletler arasındaki eşitsizlik, Arapların daha fazla hakka sahip oldukları, tabir caizse üstün olduğu konumun devam ettiği görüldü. Federal Devlet anayasası gerekli şekilde uygulanmadı, hayat bulmadı, ihlal edildi. Bunun sonucudur ki, 2017 yılında Kürdistan’da “Bağımsızlık Referandumuna” karar verildi.

Bağımsızlık Referandumunun sonucunda Kürdistanlılar, bağımsız devlet ve konfederal devlete karar verince; merkezi hükümetin bölgedeki diğer sömürgeci devletler, PKK ve Haşdi Şabi gibi teröristler, YNK-Goran içindeki işbirlikçi gruplarla Kürdistan’a saldırıya geçmesi, Kerkük’ü işgal etmesi de; federal devletin gerçek anlamda var olmadığını açığa çıkardı. Milletlerin kendi özgür iradeleriyle kendi kaderlerini tayin etme ilkesinin ve federal anayasanın ihlal edildiği açığa çıktı.

KERKÜK’TEKİ IRKÇILIK VE ARAPLAŞTIRMA ENGELLENMELİDİR…

Irak’ta 2005 yılında federal anayasa ile federal devlete karar verildiği zaman, Kerkük’te 2007 yılından yapılacak bir referandumla statüsünün belirleneceği anayasada kabul edildi. Ama ne yazık ki federal yönetim Kerkük’te bu referandumun ertelenmesi için olağanüstü çaba gösterdi. Kerkük, DAEŞ’ın işgalinden kurtarılmasıyla fiilen Kürdistan yönetimine bağlandı. Ne yazık ki daha önceki satırlarda da belirttiğim gibi, Kürdistan’daki bağımsızlık referandumundan sonra Kerkük yeniden işgal edildi. Mevcut statüsünün Araplaştırılma doğrultusunda evrimleşmesi için uygulamalar yapıldı.

Bu uygulamalar tehlikeli bir şekilde devam ediyor. Bu konuda Kürdistan Demokrat Partili (KDP’li) bir yetkilinin söylediklerine bakmak gerçekleri görmek için yeterlidir.

KDP’li yetkili, “Kerkük sınırlarında çok tehlikeli bir şekilde Araplaştırma ve ırkçılık planının devam ettiğini, Kürtlerin kentten uzaklaştırılmaya çalışıldığını” belirtiyor ve daha detaylı bilgiler veriyor.

PDK Kerkük – Germiyan Örgütlenme Ofisi Üyesi Ferhad Kerküki konuya ilişkin Basnews’e yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: “Kerkük’te Araplaştırma siyaseti 1960’larda başladı ve bugün de buna devam edenler bazı şovenist, ırkçı Arap yöneticilerdir. Bu açık bir durum. Şimdi de eskiden yapıldığı gibi milletin tarlalarına, arsalarına el konuluyor. Kerkük’te yaşayan Kürt çiftçilerin tapuları olmasına rağmen Irak’ın Orta ve Güneyi’nden gelen Araplar bu çiftçilerin tapulu arazilerine zorla el koymaya çalışıyorlar. Bu tam bir haksızlık. 

“Yapılanlar adaletli yaklaşımlar değil ve Iraklı yöneticilerde bunu çok net bir şekilde biliyorlar. Öyle ki burada yaşayan Kürtlerin arazilerine zorla el konuluyor, işlerini yapmaları engelleniyor. Arazileri işgal ediliyor. Bütün bu haksızlıklar yasal olmayan ve atanmış vali ile Irak Ordusu’nun denetiminde yapılıyor. Kürtlerin arazileri askeri arazilermiş gibi gösterilerek el konuluyor. Oysa yıllardır buradaki Kürt halkı bu arazileri ekip, biçip, topluyorlar. 

“Burada uygulanmaya sokulmak istenen ve şu anda uygulanan, Kürtlerin topraklarına zorla el koyarak, köylerinden, arazilerinden uzaklaştırmak. Bunu Baas rejimi 20 yıl öncesine kadar uyguladı ama netice alamadı. Buna sebep olan da 16 Ekim 2017 ihanetidir. Oysa o tarihe kadar her şey bizim elimizdeydi ve Hemrîn Dağı’na ulaşmaya bir kaç kilometre kalmıştı. Elbette Arap ve Türkmenler bizim kardeşlerimiz ama Kürtler hiç bir dönem onların arazilerini zorla işgal etmediler. Kürtler sadece kendi mal ve mülklerine sahip çıktılar. Oysa bugün Kerkük’ün atanmış valisi kente getirilmiş ithal Araplara çok büyük destekler vererek, Kürtlere zulüm etmelerini sağlıyor ve Araplaştırma siyasetini ordu güçleri ile birlikte sistematik bir şekilde yürütüyorlar. 

“Kerkük’ün atanmış güçleri bir kaç gündür Sergeran Nahiyesi ile Topzawa Köyleri sınırlarında Kürt çiftçilere problemler yaratıyor ve bu haksızlıklara, adaletsizliklere karşı duracak hiç bir kurum veya merci maalesef ki şu an bulunamıyor.” 

KDP’li yetkilinin bu açıklamaları, Kerkük’te ırkçılık ve Araplaştırma gibi tehlikeli bir siyaset-uygulamanın federal devlet anayasasına aykırı bir şekilde devam ettiğini yeterince gösteriyor. Kürdistan Federe Bölge Hükümetinin buna sesiz kalması söz konusu olmaz. Kerkük’teki ırkçı ve Araplaştırma siyasetinin durdurulması için hemen harekete geçmesi gerekir. Bu tehlikeli gelişmenin durdurulması gerekir. 

Kerkük’te Araplaştırma ırkçı uygulamalarla, Kerkük’ün nüfus demografisini değiştirilerek, yapılacak bir referandumla merkezi hükümete bağlanması sağlanmaya çalışılmaktadır. 

Diyarbekîr, 6 Haziran 2023

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *